Subscribe:

CİRİM-CÜRÜM


Konuşurken ya da yazarken yani dil ürünü verirken tam yerinde atasözü yahut deyim kullanmak, sözü güzel kılar şüphesiz. Ancak kullandığımız atasözü ya da deyimin anlamını bilmemiz gerektiği gibi kalıplaşmış olan bu sözün kelimelerini de iyi bilmemiz gerekir. Aksi halde muhatabımız veya dinleyicilerimiz içinde lisan ilminin kokusu bir parçacık bile üzerine sinmiş olanlar varsa rezil olduğumuz gündür.

Yukarıdaki filmde tartışan iki kadından biri, diğerinin tehdidini önemsemediğini bir atasözüyle anlatmaya çalışıyor. Atasözü tam da yerinde kullanılıyor ne var ki kelimelerden biri yanlış. 

"Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın." diyor ki atasözünü çokları bu şekilde yanlış söylüyor. Sıkıntı "cürüm" kelimesinde. 

Cürüm; suç, kusur, günah demek. Bu durumda söz saçma oluyor. Hem öyle kabahatler, öyle günahlar var ki ateş olsa dünyayı yakar. Bu atasözüyle "Senin tehdidini, düşmanlığını önemsemiyorum, hiçbir şey yapamazsın." manasını vermek isteriz fakat "cürmün kadar" sözü küçüklük ifade etmeyebilir. 

Atasözü "Ateş olsa cirmi kadar yer yakar." olmalı. Cirim; cüsse, hacim demektir ve maksadımızı ifade eder.

Kelimelerin aşağıdaki anlamlarını TDK'den olduğu gibi aktarıyorum:
cürüm -rmü
isim, hukuk Arapça curm
1. isim, hukuk Suç
"Suçlu cürmünü inkâr etmekte ve saçma sapan ifadeleriyle tahkikatı karıştırmak istemektedir." - N. Hikmet
2. Yanlışlık, kusur veya hata
"Onun çalışmasını bozan, hassasiyetini körleten her şey cürümdür." - H. Taner
Birleşik Sözler (Sakla)
cürmümeşhutmeşhut cürümler mahkemesi

cirim -rmi
isim eskimiş Arapça cirm
isim Hacim
"Ateş olsa cirmi kadar yer yakar."

F KLAVYEMİZ

Ahmet Turan Alkan'ın "Yaşasın F Klavyemiz" başlıklı 15 Mart 2009 tarihindeki köşe yazısını okumuştum. Yazıyı bitirince kalktım, masa üstü bilgisayarımın klavyesini F'ye (Lütfen "FE" şeklinde okuyalım.) çevirdim. Klavyedeki harfleri söktüm, hem harflerin altını temizledim hem de F düzeneğine göre harfleri sıraladım. Bu, belki bir yazarın okurunu etkileme ve harekete geçirme başarısıydı, belki de bir okurum yazara olan güven ve bağlılığıydı. Ya da o zamana kadar hiç düşünmediğim bir hakikati öğrenmiş olmamdı. 

Devlet dairelerinde, klavye kullanmayı daktiloda öğrendiği için bilgisayarın tuşlarına basmak yerine vurarak yazan memurların F klavye kullanmalarını geri kalmışlık, modern dünyaya ve gelişen teknolojiye uyum sağlayamamak olarak görmüşlüğümü itiraf edeyim. Günün birinde bir anda Q klavyeden F'ye geçeceğim aklıma gelmezdi. Hatta klavyeden bahsedilince F klavyeyi milli bir mesele olarak orada burada savunacağımı bilemezdim. Artık neredeyse bütün parmakların klavyelerde dolaştığı günümüzde Q klavyenin İnternet kafelerde çetleşenlerin seviyesinde avamca kaldığını, F klavye kullanmanın bir şuur ifade ettiğini düşünecek kadar fikrî bir değişim geçireceğimi de bilemezdim.

F klavye meselesi zaman zaman devlet adamlarının gündemine geliyor gibi oluyor. Okullarda F klavye kullanılmasının zorunlu olacağı, öğrencilere F klavyenin öğretileceği bahis konusu edilince içten bir mutluluk yaşıyorum. Bu, hem ülkemizde dil konusunda bilinç filizlenmesine emare teşkil etmesinden hem de F klavyeye geçme kararımda isabet ettiğime delil teşkil edeceğinden olsa gerek.

F klavye Türkçe konuşan ve yazanların daha kolay ve hızlı yazmalarını sağlıyor. 
Çünkü harflerin dizilişi, aktif parmaklara derk gelen harflerin kullanım sıklığı ince ince hesaplanarak klavye oluşturulmuş.

Türkçede her hecede ünlü harf var fakat genelde hecelerde ünsüz harf daha fazla. Hem alfabemizde ünsüz harflerin sayısı (21 adet) ünlü harflerden (8 adet) fazla hem de Türkçe hece yapısında bir ünlüye karşılık birden fazla ünsüz bulunabiliyor. İşte bunlar hesaba katılarak ve sağ elin sol elden daha kuvvetli ve iş yapmaya daha istidatlı oluşu da buna dahil edilerek F klavyede ünsüz harfler sağ ele, ünlü harfler sol ele toplanmış.

Her hecede ünlü harf bulunur dedik. Bu demektir ki yazarken her iki-üç tıklamadan biri 8 ünlü harfimiz için olacaktır. Yani bu harflere klavye üzerinde kolay ulaşılmalı. Evet, ünlü harfler sol elimizin klavye kullanan dört parmağının altında duruyor. 

Türkçede çok kullandığımız "t, k, m, l, d, r, n, z, s" gibi ünsüz harfler hemen sağ elimizin altına yerleştirilmiş, Türkçe kelimelerde pek işimize yaramayan "q, w, x, j" harfleri de klavyenin uzak kenar ve köşelerine kovulmuş. 

Ünlü ve ünsüz harflerin farklı ellere verilmesinin bir avantajı da her iki elin birlikte çalışmasıdır. Bir sağ el, bir sol el... Bir sağ el, bir sol el... İnsanı yormuyor, kasmıyor. 

Q klavye İngilizce... İngilizceye uygun dizilmiş. Yani onların işini kolaylaştırır. Biz başka bir dil kullanıyorsak, bizim işimizi zorlaştıracaktır. Sağdan direksiyonlu bir araçla Türk caddelerinde dolaşmak, ne kadar kolay ve ne kadar güvenli hız yapmaya elverişli olabilir ki?..

Klavye değiştirmek kolay değil. Hele Q klavyeyi uzun zamandır kullanıyorsanız ve hızlı yazıyorsanız, F klavyeye geçince yazı yazamaz olursunuz. Harfleri bulamazsınız. Fakat değer. Zaten kısa bir zaman sonra yeni klavyenize alışır ve gittikçe hızlı yazmaya başlarsınız.

Bu F klavyenin şöyle bir avantajını da gördüm: 
Bizim insanımız tembel ve ilgisiz. Öyle öğretmenler gördüm ki bilgisayarın faresiyle bütünleşmiş, sadece tıklıyor. Yazmıyor, yazamıyor. Bir şey yazması gerekince "Hocam, ben okuyayım da şunu bir yazıver, sen hızlı yazıyorsun." kolaylığına kaçıyor. Başkasına yazdırırsan asla hızlı yazamazsın. Bu durumlarda benim için çok güzel bir mazeret oluyordu klavye farkı. "Hocam ben Q klavyede yazamam çünkü F klavye kullanıyorum." diyordum ve başkasının tembelliğinin faturasını kendi zamanımla ödemek zorunda kalmıyordum.